3 Ocak 2009 Cumartesi

GELİR MİSİN?


Gelir misin ?

Dünü kaybettik.
Yarın çok geç…
Avuçlarımızda sadece bugün var…

Sen varsın, ben varım…

Bir de aşk!

Yaşanmamış, yaşanmayı bekleyen aşk…

Gözlerinde pas tutmuş hüzünleri silecek,

seni ve beni mutlu edip güldürecek bir aşk.

Dün tanımıyordum seni ve bilmiyorum nerelerde olduğunu.

Bugün çıktın karşıma…

Yarınlarıma bir umut, kilit vurulmuş yüreğimin anahtarısın.

Öyle hissediyorum…

Dünü kaybettik, yarın çok geç…

Avuçlarımızda sadece bugün var…

Gel…

Düne inat bugünü yaşayalım…

Sen kırların kraliçesi papatyam ol, ben seni yüreğime savuran hoyrat rüzgar.

Dudaklarımızdan sevgi sözcükleri dökülsün.

Gözlerin değsin gözlerime, ellerin kavuşsun ellerime…

Kanatlanıp uçalım, sevdaya…

Mutluluktan ağlayalım, gözyaşlarımız birbirine karışsın.

Önce onlar birleşsin avuçlarımızda…

Onlarla yıkayalım yüzümüzü…

Yaşanmamış sevdalara inat,

sonsuza dek doya doya yaşayalım gecemizi gündüzümüzü…

Gel…

Dün yoktun, yarın çok geç.

Avuçlarımızda sadece bugün var…

Sen varsın, ben varım…

Bir de aşk!

Bizi bekliyor, bizi çağırıyor…

Sahi gelir misin ?

PERS SULTANI VE İKİ ADAMİ


Pers Sultanı iki adamı ölüme mahkum etmiş.


Sultan’ın atını ne kadar sevdiğini bilen mahkumlardan bir tanesi hayatini bağışlarsa bir yıl içinde ata uçmayı öğretebileceğini söylemiş.

Kendini dünyadaki tek ucan ata binerken hayal eden Sultan bunu kabul etmiş…

Diğer mahkum inanmayan gözlerle arkadaşına bakmış ve “Atların uçamadığını biliyorsun. Nasıl olup da böyle delice bir fikirle çıkabildin ortaya..? Yalnızca kaçınılmazı geciktiriyorsun o kadar.”

” Pek değil ” demiş birinci mahkum.

” Kendime dört özgürlük sansı veriyorum.

Birincisi : Sultan bu yıl ölebilir.

İkincisi : Ben ölebilirim.

Uçuncusu : At ölebilir…

Dördüncüsü… “Belki ata uçmayı öğretebilirim.”.! ”


UMUTLARIMIZIN HIC TUKENMEMESI DILEGIYLE

ERKEK DEDİGİN

ERKEK DEDİĞİN
Seni elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak. Bileceksin ki emin ellerdeyim, başkası tutamaz elimi böyle.
Rahat olacaksın yanında, çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek.
İnce olacak; seni senin kadar düşünecek. Sen onu merak ettiğinde kendisine hesap soruluyor havalarına girmeyecek. Senin inceliğine karşı umursamaz sözler sarf etmeyecek.

Adamın sinirini bozmayacak, cinlerini tepesine çıkarmayacak, sanki sen onun için varmışsın her ne zaman istese emrine amadeymişsin, o ne yaparsa yapsın her istediğinde yanında elinin altında olacakmışsın triplerine girmeyecek.

Sen ona sevgini hissettirdiğinde, sen ona kayıtsız şartsız aşıkmışsın gibi havalara girmeyecek.

Erkek dediğin ilgi gördüğünde ilgiyle, sevgi gördüğünde sevgiyle karşılık verecek.

Erkek dediğin, sen onun için kendine baktığında, sırf ona daha güzel görünmek için giyinip kuşandığında hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak.

Ruhunu okşamasını bilecek. Romantik olacak kimi gün habersizce kucağında çiçeklerle çıkıp gelecek. Özel günleri unutmayı marifet sanmayacak.

Kayıtsız olmayacak senin bütün zarafetine karşı. Gerçekten seven bir kadın sevgi ve ilgi bekler, erkeğine verdiği aşkın karşılığında küçük bir tatlı söz, kısa bir mesaj, bir çağrı bile onu mutlu edebilir. Erkek dediğin bütün bunları cebinden para harcıyormuş gibi cimrilikle yapmayacak.

Ben aranmayı, çok aramayı sevmem demeyecek. Her şey kendi istediği gibi olsun istemeyecek. Sadece kendi canının istemesine bağlamayacak her şeyi.

Erkek dediğinin, hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak. Cesur olacak cesur. Seni seviyorum derken korkmayacak, başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek.

Seviyorum deyip bir sonraki perdede kaçmayacak, özlüyorum diyorsa gelecek, kaybetmek istemiyorum diyorsa kaybetmeyecek.

Erkek dediğin askına sahip çıkacak. Korkak olmaz erkek dediğin. Erkek dediğin iyi sevişecek. Koyun gibi yatmayacak, bir an önce şu iş bitse demeyecek.

Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin. Bir baba şefkatiyle seni alnından öptüğünde bileceksin ki sevgisi geçici ve zayıf değildir.Ve sevgiyle öptüğünde dudaklarından bileceksin ki öpüşün tek sebebi şehvet değildir.

Erkek dediğin yakışıklı olacak, çekici olacak ama bundan çok daha öte bir şey...

Zeki olacak.

Kadının küçük yalanlara, bahanelere inanmayacağını, kendisini kendi gibi tanıdığını bilecek. Kadının zekasını küçümsemeyecek kadar zeki olacak. Zeki olacak, seni bir hamur gibi karmasını bilecek, o hamura kendisi

katmasını da.

Değerlerini bir anlık hevesler uğruna satmayacak.

Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seninle yataktayken kullanacak.

Erkek dediğin önce sevecek.

Kendini sevmeyen erkekten kimseye hayır gelmez. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu adamla ne yatağa sığıyorsun, ne toprağa... Koluna girip gezmesini bileceksin gururla, koynuna alıp sevişmesini de. Babalığını da bilecek, ana-babaya hürmet etmeyi, kadir kıymet bilmeyi, vefakarlığı, fedakarlığı...

Erkek dediğin seni koruyacak,kuşatacak.

O nerede olursa olsun seni koruyacağını bileceksin.

Pısırık olmayacak erkek dediğin. Erkek dediğin erkek olacak.

Seni sadece sen olduğun için sevecek. Parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle hareket etmeyecek.
Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem dostun, hem baban, hem çocuğun olacak, huzurla bağrına basacaksın.

MUTLULUGUN GİZİ

Bir tüccar, "Mutluluğun Gizi"ni öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış...

Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş. Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış:

Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış.

Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama "Mutluluğun Gizi"ni açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş. "Ama sizden bir ricada bulunacağım," diye eklemiş bilge. Delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvıyağ koymuş.
- "Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz."

Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.

- "Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü? Bahçıvanbaşı'nın oluşturmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü? Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?"

Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş.


- "Öyleyse git, evrenimin harikalarını tanı," demiş ona bilge."Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin."

İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat yapıtlarının zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.

- "Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?" diye sormuş bilge.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. "Peki", demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi...
- "Sana verebileceğim tek bir öğüt var" :

"Mutluluğun Gizi", dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan...

kadınlar ne ister


"Nasil bir erkek ariyorsun?"


Kadin bir süre sessiz kaldiktan sonra adamin gözlerinin içine bakarak sormus:


"Gerçekten bilmek istiyor musun?"


Adam biraz isteksiz, "Evet" demis.


Ve kadin baslamis anlatmaya...


"Bugün ve bu yasta bir kadin olarak, bir erkege onun benim için benim kendime yapabilecegimden fazla ne yapabilecegini soracak konumdayim.


Kendi masraflarimi karsilayabiliyorum; bir erkegin yada bir baska kadinin yardimina gerek duymadan evimi idare ediyorum. Böyle olunca,"Sen masaya ne koyuyorsun?" sorusunu sorma konumundayim.


Adam kadina bakmis. Paradan söz ettigini düsünüyormus.


Kadin hemen bu düsünceyi

düzeltmis:

"Sözünü ettigim, para degil.

Ondan öte bir sey istiyorum. Hayatin her alaninda mükemmeliyeti arayan

bir erkege ihtiyacim var."


Adam arkasina yaslanip kollarini kavusturarak kadindan biraz daha

açiklama istemis.


Kadin baslamis anlatmaya:


"Kendini zihnen mükemmellestirmeye çalisan birini istiyorum çünkü sohbet ve zihnen uyarilma ariyorum. Basit bir adama ihtiyacim yok.


Ruhen mükemmellesmeye çalisan birini ariyorum, çünkü dengesiz bir

birlesmeye ihtiyacim yok.


Inananlarla inanmayanlarin bir araya gelmesi felakete yol açar.


Parasal açidan mükemmellik arayan bir erkege ihtiyacim var, çünkü parasal bir yük istemiyorum.


Bir kadin olarak yasadiklarimi anlayacak kadar duyarli,

ayagimi saglam basmami saglayacak kadar güçlü bir erkek ariyorum.


Saygi duyabilecegim birini ariyorum.

Kendi islerini yürütemeyen adama saygi duyamam.


Boyun egme konusunda sorunum yok... yeter ki buna deger biri olsun.


Kadin aklindan geçenleri böyle döküverdikten sonra adama bakmis.


Adam yüzünde saskin bir ifadeyle oturakalmis:


"Çok fazla istiyorsun." demis.


"Degerim çok fazla." diye yanitlamis kadin

KIRMIZI GÜL

Bir ülke varmış eskiden. Ve bu ülkede hiç ama hiç kırmızı gül yokmuş bütün güller beyaz renkteymiş. Bir de birbirini çok seven bir kız ve bir delikanlı varmış bu ülkede... Birbirlerine çok yakışıyorlarmış. Kız çok güzel delikanlı ise çok yakışıklıymış...



Delikanlı bu kız için herşeyi yaparmış.. Kıza evlenme teklif etmiş. Kız ise bir şartla demiş. ''Bana kırmızı renkte bir gül getirirsen seninle evlenirim''. Delikanlı çok üzülmüş çünkü hiç kırmızı gül yokmuş. Beyaz güllerle dolu bir bahçeye gitmiş aramış ama yok...



Sonra ordaki bir bülbüle derdini yanmış.. Bülbül dinlemiş genci... Ve en sonunda "Üzülme delikanlı, yarın buraya aynı saaatte gel ve kırmızı bir gül göreceksin onu al kıza götür, evlenin mutlu olun... Sen onu çok seviyorsun mutluluk hakkın" demiş. Çocuk biraz şaşkın ayrılmış ordan...



Ertesi gün bahçeye gitmiş koskoca bahçe beyaz güllerle dolu yalnızca en ortada kıpkırmızı bir gül!! Delikanlı biraz şaşkın biraz heyecanlı, biraz mutlu koşup gitmi gülün yanına.. Ama gördüğü şeye gerçekten çok üzülmüş. Bülbül yerde ölü yatıyormuş.. Kendini gülün dikeniyle öldürmüş, kanından da kırmızı bir gül ortaya çıkmasını sağlamış genç delikanlş ve onun mutluluğu için..



Şimdi de yerde cansız yatıyormuş.. Delikanlı gülü alıp kızın yanına gitmiş.. Kız bu gülü gördüğü için çok sevinmiş ve delikanlıyla evlenmeyi kabul etmiş.. Bunun üzerine genç "Benimle evlenebilmen için bülbülün ölmesi mi gerekiyor du? " diyerek oradan ayrılmış ve bir daha hiç dönmemiş...

UTANMAK

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!


Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!


Eski çınar şimdi noel ağacı;

Dallarda iğreti yaprak utansın!


Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

Onu sürdürmeyen çırak utansın!


Ölümden ilerde varış dediğin,

Geride ne varsa bırak utansın!


Ey binbir tanede solmayan tek renk;

Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın
Bir fidan yeşerir umudun bittiği yerde,bir fidan tutunacak dal olur uçurumun kenarında!yeşerir solmuş yaşamın gölgesinde,umutsuzluğa inat umut dalları büyütür insanın içinde!her yaprak farklı bir umudu simgeler,yeşerdikçe dallanıp budaklandıkça hayatın yaşamaya değer olduğunu hissederiz.Hani yalanlar içinde gerçek oluşturmaya çalışırız ya kimi zaman,ya da fırtınalı yüreğimizde sığınacak liman ararız,işte yoklukta varlığa tutunmak için yalancı fidan büyütürüz içimizde ve de umudumuzun yapraklarıyla bezeriz!


Fakat kaçınılmaz bir kader vardır;YAPRAĞIN KADERİ!

Her güzde yok olmaya mahkum,her fırtınada da savrulmaya!


YAPRAĞIN KADERİ DÜŞMEKTİR,insanın kaderi de yazılanı yaşamak,çizilen yolda yürümek!


Düşmekten kokmadan,yaşamaktan korkmadan yürümek...Sevmekten ve sevilmekten korkmadan yürümek....hayat sadece güzelliklerden ibaret değil bunu kabul ediyoruz,fakat ne kadarımız yaşadığımız olumsuzluklar içinde bir güzellik arıyoruz!

Bunu bilmiyorum,fakat bildiğim tek şey korkmayışım!korkmuyorum düşmekten,korkmuyorum sevmekten ve sevilmekten,korkmuyorum içimdeki yaprak demetinin kaderinden!


Ben baharı bekliyorum,içimdeki baharı!Gelmeyecek belki,belki de yalancı bir bahar var içimde,fakat umudumu yitirmiyorum umutsuzluk şehrinde!


Fani dünyanın getireceklerinede götüreceklerinede hazırım ben,çünki karanlığın ardındaki aydınlığı biliyorum!Yağan yağmura inat,içimdeki ateşi koruyorum!


Aslında ben fani bedenimdeki yüreğimde sevgiyi taşıyorum.
KIRILDIM AŞKA AMA ONUN HABERİ YOK..!!!!!

Biliyorum konuşacak bir şeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum,seninle konuşuyorum.. Bugün..sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım,sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum.. Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...
Bir ihtimal gelişine sığındığımı fark ettiysem de, engel olamadım gurursuz ama umutlu hasretine.. Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum, imkansız olan her rüyaya inanmak geliyor... Bir çocuk gibi isteklerimi bastıramıyorum.. Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum.. Bende olan seni,hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...

İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum! Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı.. Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında.. Isınabilmek için onlara sarılıyorum...
Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum... Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...

Belki de görmeyi istemek gerekiyordu.. Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini..kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma... Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...
Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı, kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevinçten ağlayacaktım bu defa mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi, dokunacaktım, sarılacaktım.. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de hiç niyetin yoktu aslında... Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum..
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana....Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde,gecede, uykumda....Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi...
Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda değilsin kii……?
Göz yaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana....

Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım..Ayak uyduramadım yorgunluğuna Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım..
Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın, dokunuşlarında kendini bulan.. Ama! En çok da imkânsızın oldum...

Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum.. İnanamadığın, Yenemediğin, üzerinden atlayamadığın korkuların oldum.. Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan göz yaşların, birikmişliğin oldum......
Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum... Hak etmediklerin, artık yeter dediklerin ve her şeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim..!
Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?

Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini, öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum... Seni halen benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum...
Gittin...! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi.. Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...

Söylesene unutulmak kime yakışıyor?
Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor ...

Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor...... Görüyorsun işte, aşk a ve sana ihanet etmiyorum..
Benim kırgınlığım aşka…. Sen üstüne alındın......
SEVDALI YÜREGiM...


Yürek gölümün tek yakamozu,
Düşen cemre gibi,
Sabahı ilk ışıklarıyla
Doğan güneş gibi
Sevdalı yüreğim,
Ah!.. yaralı yüreğim,
Mum gibi eriyip dururken yanı başımda;
Vazgeçmesini bilmedi ki senden,
Unutamadı ki seni
Bu deli yüreğim.



Sensizliğini kaldırımlara haykırmıyor artık.
Hayallerinle avunmaktan,
Bulup bulup yitirmekten usandı yüreğim.
Gün gün
Adım adım
Damla damla
Büyüyen sevgim;
Ne kaldırımlara
Ne kağıda,
Ne de bu aleme sığar artık.
Yokuğunda
Masmavi bir göl yaptım yüreğimde;



İçinde aşkınla dolu sevda taneciklerinin
Göz yaşlarımla süslenmiş
Kimsenin görmediği,
Pırıltılarından bir göl yaptım.
Sevgimi o gölde boğmak istedim.
Kendi içimde;
Adım adım
Damla damla
Nefes nefes yarattığım gölde
Boğmak istedim sevdamı.
Anlamıştım bu yaranın kapanmaz olduğunu,
Lokman Hekim’in haklı olduğunu.



Ama beceremedim
Sevgimi, yani seni
Yani canımın damlalarını
Nasıl kendi içimde boğabilirdim ki ?!
Yüreği senin için çarpan,
Kalbi kırık,
Yorgun bir
Bir avare yarattın,
Senin için nefes alan;
Senin için yaşayan
Yüzü gülen,
İçi alev alev yanan
Yaralı bir avare yarattın...



Hani vardı ya
Göz bebeklerinden yüreğini okuyan
Avare diyip
Yüzüne bakmadığın
Ve her gidişinde
Hunharca kül ettiğin
Bir yürek vardı
Hatırlar mısın?
Ya da boş ver
Hatırlama
Kapının ardında kalsın
Şaheserin....



Bu avare diyip
Yüzüne bakmadığın,
O hunharca kül olan yüreğin sahibi,
Yürek gölünde boğamadı sevdasını,
Senin gibi olamadı bir türlü,
Bırakıp gidemedi
Kapının ardındakini,
Ve yürüdüğün
Her kalabalık kaldırımda
Seni sevdiğini haykıracak gözleriyle
Ama sen duymayacaksın...



Belki
O kaldırımlarda boğulacak da...
Ama yine unutamayacak seni,
Gözünde bir damla yaşla yaşayacak;
Ama
Ne senden
Ne de seni sevmekten vazgeçecek
Seni çok seviyorum arkadaşım DOSTUM :)))

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama basit bir sanatı unuttuk.

.

Dostluk Sabah öperek uyandırmaktır...



Aynı dala tutunmaktır kimi zaman




aynı bisikleti sürmektir. Ayağınız yetişmese bile...




Dans etmektir kolkala...



küçük hediyeler almaktır...

ve Kimi zaman aynı kalbi paylaşmaktır..




Öpmektir onu doyasıya

Ve bunu söyleyebilmektir

'Dostlugun en büyük Armağan Bana'

ARKADAŞ ile DOST KAVRAMI


Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır,
Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır.
Arkadaş senin ağladığını görmez,
Dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır.
Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir,
Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider.
Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur,
Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için,
Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür,
Dost ise tekrar arar.
Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister,
Dost ise her zaman senin arkandadır.
Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir,
Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder.
Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar,
Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır.
Arkadaş sizi ikinci görmek ister,
Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar
Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır,
Dost sıkıntınız olduğunda size koşar,
Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız,
Dostlarınız size huzur vermeye çalışır.
Arkadaş bu mesajı okur ve siler,
Dost okur ve dostlarına yollar...
Seni çok seviyorum arkadaşım DOSTUM :)))

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama basit bir sanatı unuttuk.

.

Dostluk Sabah öperek uyandırmaktır...



Aynı dala tutunmaktır kimi zaman




aynı bisikleti sürmektir. Ayağınız yetişmese bile...




Dans etmektir kolkala...



küçük hediyeler almaktır...

ve Kimi zaman aynı kalbi paylaşmaktır..




Öpmektir onu doyasıya

Ve bunu söyleyebilmektir

'Dostlugun en büyük Armağan Bana'

ARKADAŞ ile DOST KAVRAMI


Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır,
Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır.
Arkadaş senin ağladığını görmez,
Dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır.
Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir,
Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider.
Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur,
Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için,
Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür,
Dost ise tekrar arar.
Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister,
Dost ise her zaman senin arkandadır.
Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir,
Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder.
Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar,
Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır.
Arkadaş sizi ikinci görmek ister,
Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar
Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır,
Dost sıkıntınız olduğunda size koşar,
Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız,
Dostlarınız size huzur vermeye çalışır.
Arkadaş bu mesajı okur ve siler,
Dost okur ve dostlarına yollar...
Seni çok seviyorum arkadaşım DOSTUM :)))

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama basit bir sanatı unuttuk.

.

Dostluk Sabah öperek uyandırmaktır...



Aynı dala tutunmaktır kimi zaman




aynı bisikleti sürmektir. Ayağınız yetişmese bile...




Dans etmektir kolkala...



küçük hediyeler almaktır...

ve Kimi zaman aynı kalbi paylaşmaktır..




Öpmektir onu doyasıya

Ve bunu söyleyebilmektir

'Dostlugun en büyük Armağan Bana'

ARKADAŞ ile DOST KAVRAMI


Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır,
Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır.
Arkadaş senin ağladığını görmez,
Dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır.
Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir,
Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider.
Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur,
Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için,
Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür,
Dost ise tekrar arar.
Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister,
Dost ise her zaman senin arkandadır.
Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir,
Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder.
Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar,
Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır.
Arkadaş sizi ikinci görmek ister,
Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar
Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır,
Dost sıkıntınız olduğunda size koşar,
Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız,
Dostlarınız size huzur vermeye çalışır.
Arkadaş bu mesajı okur ve siler,
Dost okur ve dostlarına yollar...