20 Ocak 2009 Salı

HAYATIN ALTIN KURALLARI

Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşman gerekmez.Bak, aynı zamanda da baktığını gören ol. Geldiğin zaman boşluk dolduran değil, gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.Her duyduğuna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma. Seni seviyorum derken inanarak söyle. Özür dilerken karşındakinin gözlerinin içine bak. İlk görüşte aşka inan. Evlenmeden önce en az altı ay nişanlı kal. Asla başkalarının hayalleri ile dalga geçme. Derinden ve inançla sev. Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam anlamıyla yaşayamazsın. Anlaşmazlıklarda dürüstçe savaş. İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp, onlar hakkında karar verme. İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz. İnsanlara beklediğinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol. Yavaş konuş ama hızlı düşün. Şunu daima hatırla ki, büyük aşk veya büyük yatırım daima büyük risk taşır. Eğer kaybedersen aklını da kaybetme. Üç S’yi unutma: Sevgi - herkese, Saygı - kendine, başkalarına, Sorumluluk - Tüm hareketlerin için. Eğer hata yaptığını farkedersen, hemen onu düzeltmeye bak,bi
le bile devam etme.Konuşmayı sevdiğin biriyle evlen. Yaşın ilerledikçe sohbet her şeyden fazla önem kazanacaktır.
Anneni sev, say, ara. Şunu bil ki, bazen sessiz kalmak en iyi cevaptır. Sevdiklerinle tartışırken, o anı önemse, geçmişi kurcalama. Satır aralarını da oku, bilgilerini paylaş. Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlılık korkudan kurtarır. Dua et. Büyük güç verir. Düşün. Daha da b
üyük güç verir. Öperken gözlerini kapamayan sevgiliye güvenme. Bazen istediğin bir şeyin olmaması senin için bir şanstı
r. En iyi ilişkin, birbirinize olan sevginiz, birbirinize ihtiyacınızdan fazla o
lduğu zaman olacaktır. Şunu bil ki; karakterin senin kaderindir. Sınırsızca sev, her gönülde çiçek olacağına, bir gönülde buket ol. Sevgi için kollarını kapalı tutma, sonra kendinden başka tutacak şey bulamazsın. İçinden ne geliyorsa yap. Doğal ol. Mutluluk, sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir. Gülmek için mutluluğu bekleme, sonra tebessüm bile edemezsin

YAPILAN İYİLİK ÇABUK UNUTULURMUŞ !!!

Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmışlar. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü def edemez. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: "Ey insan, ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler." Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar,kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü "görmedim" der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, a
ğzını açar, kurdu dışarı salar. "Çok teşekkür ederim" der kurt, "Bana büyük bir iyilik yaptın.", "Önemli değil" der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar. "Bir dakika" diye seslenir kurt: "Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok."Köylü şaşırır: "Olur mu, ben senin hayatını kurtardım." "Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur" der kurt. "Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım." Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona gör
e davranmaya karar verirle
r. Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. "Ne vefası" der kısrak, "Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya koydu..."Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar. "Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim" der köpek, "Yıllardır sadâkatle hizmet ederim sahibime, koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur..." Kurt köylüye döner, "İşte gördün" der. Köylü De son bir çabayla "Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye" diye cevap verir. Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir. "Her şeyi anladım da" der tilki, "Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?" Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: "Gözümle görmeden inanmam..." İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar. Köylü eline bir taş alır ve "Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık" diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner "Sana minnettârım, beni bu kurttan kurtardın" der. Tilki de "Benim için bir Zevkti" diye cevap verir. O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter: "Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş..."....